Keşfet

Bir acil durum hattına bakan dikkatli bir FBI ajanı, bir aramayı yanıtlar ve kendini Beyaz Saray'daki bir köstebekle ilişkili ölümcül bir komplonun içinde bulur.

Ailesini geçindirmeye çalışan ve maddi sıkıntılarla boğuşan bir adam, karşısına bir yığın para çıkınca kendini bir uyuşturucu çetesinin kirli işlerinin ortasında bulur

Polis memuru Darby Spencer ve onun gizem romancısı annesi Victoria Spencer zıt kişiliklere sahiptir, ancak yine de en beklenmedik maceraya birlikte atılırlar; özel bir dedektiflik bürosunda ortak olmak.

Küresel çevresel gerilim, deniz hayvanlarındaki anormalliklerin ve doğal olmayan davranışların tüm dünyada kargaşaya neden olduğu günümüzde geçiyor. The Swarm, insanlığın karşılaştığı en büyük zorluklardan birinin üstesinden gelmek için bir araya gelen küresel bir bilim insanı grubunu konu alıyor. Denizin derinliklerinde, habitatında uygarlığın tahribatına maruz kalmış ve savaşmaya karar vermiş kolektif bir zekanın bulunduğu tüyler ürpertici keşifte bulunurlar.

Sıradan bir aile babası olan Olle (Kristoffer Joner), bir feribotun garajındaki bir arabanın içerisinde uyanıyor. Yan koltukta bir çanta dolusu para ve silah mevcut. Sonrasında Olle durumu anlamlandırmaya çalışırken aksiyon dolu bir kaçış sürecinin içerisinde buluyor kendini. Nina (Julia Schacht) önderliğindeki polis ekibi de gerçeğin peşinde koşmaya başlıyor elbette hikayenin diğer tarafında da.

Üçüz olarak dünyaya gelen ve iki kız kardeşinden doğum sırasında ayrıldığını öğrenen Rebecca, kökenleri hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkar.

2006'da, Sanada Rio bir kayıp vakasının yaşandığı kasabada yaşamaktaydı. Bu olaydan sonra, Tokyo'ya eczacılık okumaya gitti. Günümüzde ise annesinin yönettiği Sanada Holding'in yan kolu Sanada Sağlık'ın CEO'sudur. Genç yaşına rağmen bu kadar başarılı olması medyanın dikkatini çekmektedir. Sanada, tesadüfen seri cinayetlere tanık olur. Bu cinayetler, bir şekilde 2006'daki kayıp vakasıyla bağlantılıdır. Sanada'nın tuttuğu avukatlar, olaylarla bir ilgisinin olmadığını kanıtlamaya çalışırken ilk aşkı olan dedektif gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır.

Our Blooming Youth dizisi, gizemli bir lanetten muzdarip Prens Lee Hwan (Park Hyung Shik) ve kendi ailesini öldürmekle suçlanan dahi bir kadın olan Min Jae Yi'nin (Jeon So Nee) etrafında dönmektedir. Lee Hwan (Park Hyung Shik), babasının tahttan indirilmesinin ardından iktidara gelmek zorunda kalmış bir prenstir. Özgür ruhlu biriyken yaşadığı bu olay sonucunda hapis hayatına benzer bir yaşam sürmeye başlar. Geride kalan tek aile üyesi ve güvendiği tek kişi olan annesi vefat ettiğinde ise sanki derin ve karanlık bir çukura düşer. Dışarıdan bakılınca korkusuz ve gözü pek biri olarak görünmesine karşın içinde derin bir yara vardır. Min Jae Yi (Jeon So Nee) ise sakin ve nazik bir kişiliğe sahiptir. İkinci Danıştay'ın oğluyla evlenmeden önce erdemli bir anne ve iyi bir eş olmak için kendini derslere ve iğne işlerine adamıştır. Ancak düğünden dört gün önce annesi, babası ve kardeşi öldürülür. Min Jae Yi (Jeon So Nee) ailesini öldürmek ile suçlanır. Prens Lee Hwan, Min Jae'yi bu yanlış suçlamadan kurtardığında, Min Jae de onu kötü lanetinden kurtarır ve çıkar ilişkisi olarak başlayan ilişkileri zamanla romantik bir hal alır.

Soğuk bir Kasım akşamı, Avrupa'nın elektrik şebekesinde ölümcül bir zincirleme reaksiyon meydana gelir: her yerde elektrik santralleri kapanır, asansörler takılır, trenler durur - bütün bir kıta karanlığa gömülür. Hükümet ve yetkililer elektrik kesintisinin sonuçlarıyla boğuşurken, müfettişler elektrik kesintisinin hedefli bir saldırı olduğunu iddia eden eski bir bilgisayar korsanı ve çevreci olan Pierre Manzano'ya yönelir. İçeriden öğrendiği iddia edilen bilgiler, aslında Europol ve BKA'ya yardım etmek isteyen Manzano'nun birdenbire kendinden şüphelenmesine neden olur. Suçluyu arayan Manzano, zamana karşı bir yarış başlatır.

14 yaşındaki bir genç önce kaza sonucu boğulma tehlikesi geçiren iki kişiyi kurtarır, ardından bir pilotun anılarını ve kayıp bir yolcu uçağına dair ayrıntıları hatırlamaya başlar.